Düşün.Yaşadığın hayatın milyonlarca kez tekrar edilmiş ve milyonlarca kez tekrar edilecek bir kısır döngü olduğunu düşün.İçinde bulunduğun kaderin,kederin,hüznün,sevincin,yaşamın ve ölümün sonsuz kez yaşanmış ve sonsuza dek defalarca yaşanacak olduğunu düşün.Sahip olduğun,sahip olmak istediğin her şeyin bir yığın başka insana ait olmuş olduğunu,hayatta kalmana sebep olduğunu sandığın o değerli umudunun,yaşam amacının senden önce sonsuz kez arzulanmış olduğunu,peşinden koştuğun aşkı tanımadığın milyonlarca insanla paylaştığını,yaşadığın her acının,duygunun,düşüncelerinin aslında senin ruhun için var olmadığını,içinden çıkamadığın dipsiz kuyuların ademoğulları tarafından bir çok kez arşınlandığını ve hatta o en kutsal anının bile bir başkasına ait olduğunu düşün.
Şimdi ise senin için yaratılmış olduğuna emin olduğun yüzünün bile aslında sana ait olmadığını düşün.Bir başkasının vücudunda yaşadığını düşün.Onun gözleriyle dünyaya baktığını,onun gülümsemesiyle güldüğünü,onun gözyaşlarıyla ağladığını,onun elleri ve bacaklarıyla hareket ettiğini,onun yeteneklerine sahip olduğunu ve onun kusurlarını sakladığını düşün.Değer verdiğin,nefret ettiğin,övündüğün,utandığın herkesin ve her şeyin aslında senin için yaratılmamış olduğunu düşün.Düşünürken şu anda bile bir başkasının seninle aynı şeyi düşündüğünü düşün.
Sadece hayatın kendisinin değil yaşadığın her bir günün bile bir kısır döngü olduğunu düşün.Her sabah kalkıp,her zamanki takımını ve her zamanki ayakkabını giydiğini ve nefret ettiğin işine,nefret ettiğin patronunun yanına gitmek üzere çıktığını düşün,nefret ettiğin evinden.Ya da her gece sıcak yatağını ve sıcak bir kadının vücudunu bırakıp çalıştığın fabrikada gece bekçiliği yapmak üzere yola koyulduğunu düşün.Uykusuz gözlerle,canlı cansız,gördüğün her nesneye lanet okuduğunu...Veya her sabah kendi dükkanın veya işyerin için gözlerini açtığını,ya da günlerce evden çıkmadığını hatta her gün aynı yollarda,aynı arabanın içinde,aynı direksiyonu tuttuğunu düşün.Öyle ya da böyle yaşadığın dünya defalarca sergilenen bir tiyatro sahnesidir.Ve sen,olağanüstü bir mucize veya felaket yaşamadıkça,her gün aynı oyunu sahnelemeye devam edeceksin.İsteyerek veya istemeyerek...Senden onlarca nesil öncekiler sergiliyordu aynı oyunu ve senden onlarca nesil sonrakiler de yine aynı oyunu sergileyecekler.Dünyanın döngülerden ibaret olduğunu düşün,hayatının döngülerden ibaret olduğunu....Doğdun ve sana verilen rolü oynayacaksın.Biraz para kazanıp,biraz para harcayacaksın,bir kaç kalp kırıp,bir kaç kişiye kırılacaksın.Bir kaç kişiyle sevişeceksin belki.Bir kaç doz gözyaşı ve bir kaç doz mutluluk.Belki biraz düşüneceksin,çoğu zaman küçük,nadiren büyük şeyler üzerine.Ve sonra öleceksin.Ölümünü düşün,değersiz bir et parçası olarak cesedinin çürümek üzere toprağa gömüldüğünü...
Bir şeylerin kırıldığını,parçalandığını hissedeceksin.Sana bu güne kadar güç verdiğini,hayatta kalmana sebep olduğunu sandığın,varoluş amacın,evrendeki en değerli varlık olduğun hissi,zihnini dolduran,yüreğini ısıtan,damarlarında dolaşan bu duygu ruhundan sessizce ayrılacak.Kutsal bildiğin her olgu değerini yavaşça yitirecek.Dünyanın merkezinde olduğun duygusu eksikliğini hissettirmeye başlayacak.Dünya senin etrafında dönmeyecek artık.Artık sen de yeryüzündeki milyarlarca değersiz kar tanesinden birisi olduğunu anlayacaksın.Yaratılmışların en şereflisi olmadığını biliyor olacaksın artık.Değersiz varoluşunun,manasızlığı üzerine düşünülmeyecek kadar manasız olduğunu farkedeceksin.Diğer herkes gibi talihin bir kuklası olduğunu anlayacaksın.Et,kemik ve deriden oluşan zayi yapılı bir mekanizma olduğunu hissedeceksin.Anlamsızlığının üstüne yüklenen,yaşamının ağır bedelini hissedeceksin daha sonra.
Ruhunun kaldıramayacağı kadar ağır olan bu bedeli ödemek istemeyeceksin artık.İnsan soyuna ait olmanın kanıtı olan o bir kaç gülünç yeteneğin bu baskı ortamı,üstüne yüklenen onca sorumluluk,yaşadığın her bir acı,her gün doğan güneş,her gün tekrar eden hüzün,yaşam denen bu baştan üretme makinesi ve düşünebiliyor olmanın bu dayanılmaz sağır edici gürültüsü için fazlasıyla ucuz bir bedel olduğunu hissedeceksin.Hayvanlar aleminden sıyrılmanı sağlayan düşünebilen bir beyin,iki ayak üstünde durabilen bir vücut,rahatça kullanabildiğin parmakların ve omzunun üstünde yarım dönen bir boyun sana fazlasıyla ağır gelmeye başlayacak.Mağlupların küflü kokusu sinecek üstüne.Baştan kaybetmiş olduğun hileli bir oyunun içinde zaman öldürdüğünü farkedeceksin.Ve usulca vazgeçeceksin kendinden.Oynamak istemeyeceksin artık bu oyunu.Sana ait olmayan her şeyden vazgeçeceksin zamanla.Vücudundan,kaderinden, kederinden, hüznünden,gözyaşından, kahkahandan...Varoluşundan vazgeçeceksin.
Ve ölüm düşüncesi kaplayacak vücudunu.İliklerine kadar hissedeceksin ölümü.Modern yaşamın senden gizlediği ölüm fikri bir çember gibi saracak seni.Baktığın her yerde ölümü görmeye başlayacaksın.Amaçsızlığından kurtuluş için bir kapı olarak göreceksin ölümü..Hiç ayrım gözetmeden herkesin başına gelecek olan mutlak sona,güneşin altında veya arkasında yeni bir şeylerin olduğu fikrine ve hatta fani ruhların can attığı o ucuz çocuk oyuncağına,yani sonsuzluğa ihtiyaç duyduğunu düşüneceksin.Değersiz varoluşuna ölümle,sonsuzluk fikriyle değer katmak isteyeceksin.Ve hayat her geçen gün daha çekilmez bir hal alacak senin için.Aniden ya da her geçen gün daha fazla dökülüp vücuttan ayrılmak ruhun için kaçınılmaz bir son olacak.
Düşünme ya da.Hayatta kalma süren sıfıra ininceye ve kalbinin ritmi duruncaya dek düşünme.Hayat düşünmek için bile fazlasıyla manasızdır ve aslında çok fazla düşünmek hiç bir zaman mutluluk getirmemiştir insana.
This entry was posted
on 18 Eylül 2011 Pazar
at 05:47
and is filed under
Aykırı Notlar
. You can follow any responses to this entry through the
comments feed
.