Yazmak Niye???  

Posted by Seyir Defteri in

            Merhaba sevgili okuyan...Bu merhaba ne için?Bu blog sayfasını niye açtım? Neden burada bir şeyler yazıyorum?Veya neden yazıyorum?Neden bu kadar zahmete girdim?...Bunca sorunun cevabını ararken hem kendim için,hem de okuyan - tabii varsa eğer- her hangi biri için böyle bir başlangıcın uygun olacağını düşündüm.Belirsiz aralıklarla arkası gelecek yazıların... Haydi Rast Gele...

           İlgilenmemiştim aslında ne yazdığımla,neden yazdığımla,düşünmemiştim yazmayan başka birinin neden yazmadığını.Umrumda değildi,yazdıklarımı birilerinin okuyup okumaması ya da beğenip beğenmemesi.Belki söylemek istediğim bir şeyler vardı.Belki de bu eskimiş kelimelerle oynamak beni hayata bağlıyordu.Ya da tamamlıyorlardı beni..Nedenler,cevaplar,sorular umrumda değil.Belki de kaderimdir yazmak.Belki de ben kendi kaderimi yazıyorumdur.Her neyse,şimdi bir şeyler yazmam gerek... 
           Kitaplığımı inceledim bir kaç gün önce ve hepsi de bana ait olan bir yığın notla karşılaştım.İyi,kötü,yalın,ucuz,etkileyici,mantıklı,saçma  bir kitaplık dolusu yazı.Çoğunu,ne zaman ve nasıl yazdığımı hatırlamıyorum bile.Bir süre daha inceledikten sonra yaklaşık üç yıldır,nerdeyse her gün bir şeyler yazdığımı farkettim.Bazen uykumu bölüp,bazen uyanınca ,bazen sarhoşken,bazense akşamdan kalmayken...Aklı başında hiç bir insan bu kadar çok yazı yazmaz.Bu kadar yazı insanın aklını başından alır.Neden yazıyoruz ki o zaman.Dünyanın en eğlenceli aktivitesi değil yazı yazmak.Çoğu yazar yazarak para da kazanmadı hatta bir çoğu hayatını harcadı ama hiç biri yazmaktan vazgeçmedi...Peki o zaman,yazmak niye?
           Yeryüzünde nefes alabilen her canlının iki temel varoluş amacı vardır.Yaşamak ve neslinin devamını sağlamak.Neslin devamı konusu seks ile ilişkilendirileceği ve Ademoğullarının seks eylemini adına aşk koydukları  bir olguyla kutsallaştırıp bu son derece temel amacı örtbas etmeyi başardığını ve bu içgüdüsel amacın her gün,her insan,her yazar,her şair tarafından sonsuz kez dillendirildiğini düşünürsek bu amaç yeterince başarılı bir şekilde sağlanmış sayılabilir -ki bu konu hakında daha sonra  konuşacağız- fakat bizim şu an için üstünde durmamız gereken asıl konu yaşamak meselesi.
           En basitinden,en geneline kadar her türlü gözlem,bize yaşamın en önemli iki sıkıntısının geçinebilmek ve can sıkıntısı olduğunu gösterir.Hatta daha ileri gidersek,birinden sıyrılabilme şansını yakaladığımız anda bir diğerine daha çok yaklaştığımız söylenebilir.Ve yaşam bu iki durum arasında gidip geldiğimiz bir salınımdır.Her türlü yoksulluk ve/veya maddi sıkıntı ızdırap üretir.Öte yandan sağlanılan her maddi zenginlik manevi zenginliği beraberinde getirmemiştir.Dolayısıyla her sınıftan,her türlü insan ihityaçlarını tedarik için sürekli bir mücadele içindeyken,aynı zamanda mutluluğunu da bir şekilde sağlamak için biteviye ve çok kere umutsuz bir savaşı sürdürmek zorundadır.
           Ve tüm tarih kaynakları ve insan gözlemleri gösterir ki her türlü savaş,her türlü insanı yorar ve tarifi zor bir acıyla yüzleştirir.Yaşam savaşı bile...Ve yazmak eylemi işte tam olarak da bu durumda devreye girer.Yazmak bu anlamsız acıyı tarif edebilmek içindir.Yaşam boyu insanın her hücresini tahrik eden,her organına sızı veren,her türlü düşünceye ve çılgınlığa zorlayan,yüzlerce duygunun,yüzlerce olayın,yüzlerce anının,gözyaşının,kahkahanın,terk edilişin ve umutsuzluğun tarifi içindir yazmak.Yazmak hayata mola vermektir ve hiç kimseye,hiç bir nedenden ötürü,bir çok şey anlatmaktır.Yazmak hayatı tarif etmektir.
            Bu yüzden vardırlar Nietzsche'ler,Dostoyevski'ler,Kafka'lar,Bukowski'ler,Oğuz Atay'lar,Cemal Süreyya'lar... Onlar ki hayatı en iyi tarif eden rehberlerdir. Yalnızlığı,sevgiyi,sevgisizliği, öfkeyi, nefreti, pişmanlığı, her türlü duyguyu bulabilirsiniz o sayfalarda.Onlar,yaşam oyununun en acımasızını,en uçtakini görerek ve yaşayarak en sert,en keskin,en çarpıcı şekilde dökmüşlerdir kağıtlara.Ve bir çoğu sadece yazmak için almışlardır ellerine kalemi ilk kez.Bir çoğu hiç bir zaman,bu kadar çok kişi tarafından okunacağını hayal etmemiştir.Ve yine bir çoğu o kadar da çok insan tarafından okunmamıştır.Bu yüzdendir ki bir çok yazı, umarsız ve umutsuzca,verilen tüm emekle birlikte bir köşeye atılır,ve yazanından başka kimse tarafından okunmaz.Ve bu yüzdendir ki işte,bu sayfa açılmıştır.
            Yazmak duyguların şekile ve simgelere bürünmüş halidir.Ve anlatamayacağı duyguları simgeler insan kağıtlarda.Yazmak hiç kimse içindir aslında.Tüm o kitaplar,şiirler,günlükler,hikayeler aslında yazar tarafından yazarın sırf kendisi için yazılmıştır.Konuşmaktan,insanlarla yüzyüze gelmekten gram zevk alamayan o insanlar,söyleyemediği,anlatamadığı her türden ruhsal coşkuyu ellerindeki kağıtlar ve kalemlerle dillendirmişlerdir.İşte yazmak sırf bu yüzden vardır.Ve hayatın acımasız oyunu devam ettiği sürece bu oyunun kurallarını bizlere sunacak olan bir yığın yazar,bir yığın şair ve onları okuyan bir yığın insan olacaktır her zaman.Olmalıdır da...Fakat kendi oyununu yazabilmek de en az okumak kadar önemlidir.
             Bu yüzden başladım yazmaya ve bu yüzden yazmaya devam edeceğim.Ve yazılarımın bir kısmını da burada sergileyeceğim.En başında söylediğim gibi umrumda olan tek şey yazmak.Beğenilip,beğenilmemek benim için fazlasıyla önemsiz bir teferruat.Eğer yazdıklarım hala tatmin edebiliyorsa beni,problem yok demektir.
          

This entry was posted on 8 Temmuz 2011 Cuma at 10:21 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the comments feed .

0 yorum

Yorum Gönder